Modern Dünyanın Altın Madeni

Posted by Yönetim Kurulu on 11/13/2020

Modern Dünyanın Altın Madeni: Kişisel Veri

Önceki yazımızda sizlerle Stagey Higginbtham’ın IEEE Spectrum’da yayınlanan IoT cihazlardaki onay alma probleminin kişilerin verilerine erişimi üzerine yazısının çevirisini paylaşmıştık. Kişisel verilerimizi korumanın önemini düşününce üzerine biraz daha eğilmemiz gerektiğini düşündük.

Günümüzde pek çok teknoloji devinin kullanıcılara ücretsiz olarak sunduğu araçları neredeyse hepimiz gönül rahatlığı ile kullanıyoruz. Peki, her yıl Fortune’un en çok kazanan 500 şirket listesine giren bu firmaların kullanıcılara ücretsiz olarak sunduğu bu platformlarına rağmen nasıl bu kadar para kazandığını hiç düşündünüz mü?

Bu şirketler iş modellerini kullanıcıların kendilerine vermekte önemsiz gördüğü basit bilgiler üzerine inşa etmiştir. Sundukları ücretsiz dijital hizmetlere rağmen onlara büyük miktarlarda gelir sağlayan, reklamlar gibi, çok sayıda başka hizmetleri de bulunmaktadır. Neredeyse hepimizin her gün kullandığı dijital hizmetlerin sahibi olan bu şirketler ana hizmetleri bedava olmasına rağmen asıl gelirlerini bedava sundukları bu hizmetlerden büyük miktarda veri toplayarak elde etmektedir. Başka bir deyişle ürün kullanıcı olduğunda hizmet ücretsizdir.

İşte burada mahremiyet sorunu ortaya çıkar. Kişisel verileriniz hizmetin karşılığı konumuna gelir. “İzleme Ekonomisi” olarak adlandırılan bu modellerin devamlılığını sağlayan asıl etmen ise kullanıcıların, şirketlerin onlar hakkında topladığı kişisel verileri kötüye kullanmayacağına dair olan güvenidir. Bu güvenin suiistimal edilmesi durumunda şirketin kar kaybına uğrayacağı açıktır.

Eirik Lokke’nin Mahremiyet kitabında belirttiği üzere, yapılan bir araştırma kullanıcıların dijital ekonomi hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunda ucuz hizmetler karşılığında kişisel verilerine erişime izin verme olasılıklarının arttığını göstermiştir. Bu da akla lisanslı bir ürüne dair karşınıza çıkarılan onay formlarını getirmektedir. Kaçımız bizden kişisel verilerimizin kullanımı üzerine bilgi veren ve onay isteyen bu yazıları okuyoruz? Okusak bile acaba söylenen şeyi anlayabiliyor muyuz?

Günümüzde kullanıcının bilgilerini korumak için en sık kullanılan yöntem olan bildirim gönderme ve onay alma metodu kullanıcının önüne gelen yazıyı okuduğunu ve mantıklı olan kararı vereceğini varsayar. Yapılan bir araştırmada çeşitli sitelerdeki uyarı yazılarını ve kullanım şartlarını okumak için 180 saat gerektiği söylenmektedir. Kullanıcıların yüzde kaçının uyarıları gerçekten okuduğuna dair net bir kanıt bulunmamasına rağmen tahmin yürütmek o kadar da zor değil. Game Station, 2010 yılında 1 Nisan şakası olarak sitelerinde alışveriş yapılabilmesi için kullanım koşullarını yenilemiş ve buraya müşterinin ruhunu satması gerektiği maddesini eklemiştir. Araştırmanın sonunda 10 kişiden 8’inin önlerine konulan şartları okumadığını belirtmişlerdir.

Elektronik veriye erişimin şirketler için ticari öneme sahip olduğuna eminiz. Fakat aynı zamanda firmaların geleceği de müşterilere bağlıdır. Michael Tetzchner, Mahremiyeti Savunmak Adına adlı kitabında “Daha bilinçli müşteriler, girişimcilere veri güvenliği konusunda taleplerle gelecek ve başka teklifler getirenleri seçme alternatiflerine sahip olacaklardır.” şeklinde yazar. Daha bilinçli müşterilerin ortaya çıkması için ilk koşulun kullanıcıların iyi bir şekilde bilgilendirilmesi olduğu açıktır. Kişisel verilerimizin kullanımına dair onay vermiş olmamız şirketlerin bu bilgileri kimlerin ne amaçla kullanacağına dair şeffaf bir şekilde bizleri bilgilendirmesini gerektirir.

Eirik Lokke, kullanıcıdan onay alınmasının günümüzde bizler için en uygun yol gibi göründüğünü, ikinci bir yol olarak ise kullanıcıların özel hayatının ne derece korunduğunu ölçecek üçüncü bir taraf için piyasada yer açılabileceğini söylüyor. Büyük şirketlerin ise kendi hizmetlerinin kullanıcının mahremiyetini ne derece koruduğunu kendisi değerlendirebileceğine dikkat çekiyor. Bu noktada biz kullanıcıların da kişisel verilerimizi paylaşırken daha dikkatli olmamız ve dijital piyasalar hakkında bilgi edinmemiz gerektiği görülüyor.

 

 

Kaynak: Eirik Lokke, Mahremiyet: Dijital Toplumda Özel Hayat, Koç Üniversitesi Yayınları

Yazan: Ada İrem Pekdemir